🌩️ Sınıftaki Bir Öğretmenin Elinde Olabilecek Şeyler

Z8qSXM2. Skip to content Okulilk HakkındaAnne OlmakBebek ve Çocuk GelişimiEğitim ve OkulTavsiyelerKitap TavsiyeleriOyun TavsiyeleriAktivite ÖnerileriVideolarİletişim Okul Çağında Hiperaktivite ve Dikkat Problemi Okul Çağında Hiperaktivite ve Dikkat Problemi Okullar kapandı kapanıyor. Pek çok çocuk için sene içinde okullardan alınan geribildirimler çok parlak değilken, şimdi de sene sonunda gelecek yıl ile ilgili kaygılar paylaşılıyor. Pek çok öğretmenin ve velinin ağzından dikkat bozukluğu ve hiperaktivite sözü düşmüyor. Bu konuda bilgilenmek isteyenler için aşağıdaki yazıyı hazırladım. Şimdi hep beraber şöyle bir sahne hayal edelim. Her sabah servise yetişme telaşı aile için bir kabusa dönüşen ve bu süreçte çaresiz annenin, işe yaramadığını bildiği halde aynı lafları tekrar tekrar söylediği ve sonunda işi tehdit bağırma ve çocuğu çekiştirme noktalarına kadar sürdürdüğü bir sabah senaryosu… Bu senaryonun kahramanı Can, annesini canından bezdirecek kadar yavaş, umursamaz ve kendi ilgileri ile meşgul bir şekilde farkında olmadan anneyi çıldırtmaktadır. Annenin sürekli uyarıları ile sonunda odasına gidip ayakkabısını alacakken yerde dün akşamdan ortada bıraktığı kamyonunu bulup bir elinde bir kamyon öbür elinde ayakkabının sadece bir teki ile koridorda annesine çarpar. Anne artık bıkmış halde neden hala ayakkabısını giymediğini sorduğunda elindeki ayakkabının tekini fark eder ama annesinin yüzüne sanki ayakkabı sözünü hayatında ilk defa duymuş gibi anlamsızca bakar. Anne artık son bir hırsla tüm eksikleri tamamlar ve Can’ı servise bir an önce atıp kafasını dinlemek istemektedir ki 5-6 saat sonra çocuk dönünce ikinci raunda hazır olabilsin. Tabii sonra okuldaki senaryo başlar. Can, o gün yine ev ödevini getirmemiştir. Zaten ya tahtadan ödevi çekmemekte ya da çekip eve getirse bile yapmayı unutmakta ya da zorlandığı için bırakmakta ya da en iyi ihtimalle yapmış olsa bile okula geri götürüp öğretmene vermeği unutmaktadır. Bu gün yine aynı şey olmuş çocuk ödevi yapmış olduğu halde evde unutmuştur. Ve çaresiz anne bunu çocuğu servise yolladıktan sonra fark etmiş olmanın kızgınlığı içinde hırsını evdeki eşyalardan çıkarmaktadır. Çünkü hem Can’ın başarısız olacağına üzülmekte hem de ne ilgisiz anne diye tanımlanacağından çekinmektedir. Can da öğretmen ödevleri toplarken arkadaşlarının acımasız şakalarını dinleyerek kendini öyle olmadığı halde aptal gibi hissetmektedir. Bir ödevini bile okula getirmekten acizdir. Tabii öğretmen de bu ödevin yapıldığına inanmamaktadır. Öyle ya yapılsa gelirdi. Zaten bu çocuk tüm ders boyunca bir yere düşürdüğü silginin peşinde giderek bir kitaptaki sayfayı bulma çabası içinde herkesi rahatsız ederek, dikkati dağıldıkça ulaşabildiği mesafedeki tüm çocukları taciz ederek sınıfın düzenini bozmaktadır. Elinde sürekli bir şey çevirip durmakta sanki boş kalırsa, elini kolunu meşgul etmeden duramayacak gibi gözükmektedir. Hadi kendi kendine bunları yapsın da, bir de diğer çocuklara bulaşmasa çok iyi olacaktır. Ama derse dikkatini veremedikçe, tahtadaki yazıyı iyi niyetle defterine çekmek için başlasa bile satırları takip edemediğini fark edince bırakıp komiklikler yapmaya,” hani beni aptal buluyorsunuz ya alın ben de size aptallıklar yapayım” der gibi şaklabanlıklar yapmaya başlamaktadır. Zaten onun bu zayıf tarafını fark eden diğer çocuklar da fırsat buldukça ona bu hareketleri yaptıracak zeminleri yaratıp aradan çıkıvermektedirler ve kabak yine Can’ın başına patlamaktadır. Ama bu çocuk davranışlarının sonucundan ders çıkarmakta zorlandığı için bu davranışını da doğru değerlendirememekte ve bir saat sonra aynı oyuna yine gelebilmektedir. Neyse ki dersler 45 dakikayı geçmediği için bu çaresiz öğretmenin çilesi de bitecektir ama tüm öğretim hayatı boyunca bu sıkıntıyı yaşayacak olan Can’ın sıkıntısı kolay kolay geçmeyecektir. İsterseniz şimdi Can gibi bir çocuğun anaokulundan orta okula kadar ne tür güçlükler yaşadığı ve etrafa yaşattığının üstünden geçip sonra da bunlarla ilgili olarak neler yapılabileceğinden bahsedelim. Hiperaktivite ve Dikkat Problemi olan çocukların aileleri genellikle çocuklarının okul performansından çok kaygılıdırlar çünkü ana okulundan itibaren bu çocuklar ile ilgili şikayetler duymakta, çocuklarının dikkat sürelerinin çok kısa olduğunu, var olan dikkatlerinin de çok çabuk dağılabildiğini sonradan da toplamanın gerçekten çok güç olduğunu bilmektedirler. Bozucu davranışlarının yoğun olması ve dersi dinleme ve takip etmekte zorlandıklarını bilmektedirler. Tabii bu özellikler sınıflar ilerledikçe ve çocuk büyüdükçe değişmektedir. Anaokulu ve Aşırı Hareketlilik ve Dikkat Problemi Olan Çocuk Pek çok hikayede aile yuva yaşı geldiğinde çocuğunda bir problem olduğunu kolayca fark eder. Çünkü çocuk sınıfta kendini kontrol etmekte güçlük çekmektedir. Öylesine hareketli ve dürtüseldir ki öğretmenlerinin başa çıkması çok zordur. Diğer çocuklarla oyuncak paylaşmak ya da birlikte bir şey yapmak konusunda zorlanmakta ve bu durumda kolayca saldırgan davranışlar gösterebilmektedir. Dolayısı ile sık sık okula çağrılan ebeveynler artık bu duruma şaşırmazlar. Çünkü kendileri de evde benzer sıkıntıları yaşamaktadırlar. Öğretmenler kullandıkları cezaların ya da tehdit veya verilen güzel sözlerin bu çocukta işe yaramadığını görmektedirler. Çünkü bu tür teşebbüsler çocuğun zayıf içsel kontrolü ve olgunlaşmamış tepkileri ile püskürtülmektedir. Tüm bu sıkıntılar ve okul ile ortak bir çözüm üretemeyen aileler de genellikle daha saldırgan ya da korumacı tutumlar geliştirerek çözümsüzlüğe doğru gitmekte; sonunda okul aileye çocuğunu çekmesini önermektedir. Yeni okul arayışları genellikle benzer yaşantıları getirmekte ta ki aile durumlarını anlayan ve yardımcı olmak ya da göz yummak için çaba sarf eden bir okul müdürünün himayesine sığınana kadar sürmektedir. Tabii aslında amaç göz yummak değil durumu tamamen değiştiremesek bile çaba sarf etmek olmalıdır. Ama böyle yerler de pek kolay bulunamamaktadır. Böylece çocuk daha çok erken yaşta birkaç tane okul deneyerek eğitim hayatına başlamış olur. İlkokul Yılları Çoğunlukla hiperaktiviteden çok dikkat problemi ön planda olan çocuklar ilkokul yıllarında daha kolaylıkla tespit edilebilirler. Çoğunlukla hazırlık sınıfı öğretmenleri aileleri çocuğun birinci sınıfa hazır olmadığı konusunda uyarırlar. Ancak uygun müdahaleler yapılmadığı müddetçe, çocuk bir sene geç gitse bile okula uyum sağlaması zor olabilmektedir. Yıllar geçtikçe çocuğun problemi sınıf öğretmenlerinin değişen tutum ve yaklaşımlarına göre de şekil alır. Okuldaki eğitim yükü arttıkça gereken konsantrasyon becerileri, organizasyonel beceriler ve motivasyon ihtiyacı da artmaktadır. Bu yıllarda hiperaktivitesi ile değil de dikkat problemi ile ön plana çıkan çocuklarda öğrenme güçlüğü tespit etme ihtimalimiz de çok daha fazladır. Bu oran yani öğrenme güçlüğüne rastlama oranı dikkat problemi görülen çocuklarda % 25’tir. İlkokulda çocuk öğretmenin yönlendirmelerine uymakta, çalışmaya başlamak zor olmakta ve bitmeyen ödevler yığılabilmektedir. Bu kadar yoğun organizasyonel beceriler yaşayan, yazacağı kağıdı kalemi toparlayamayan, hangi kitaptan çalışacağını bilemeyen bir çocuğun başarılı olmasını beklemek çok zordur. İlkokulun ikinci yarısında sosyalizasyon problemleri öğrenme problemlerinin önüne geçer. Sosyal beceri çalışmaları göstermektedir ki dikkat probleminden çok hiperaktivitesi ön planda olan çocukların sınıf arkadaşları tarafından istenmemektedirler. Çünkü genelde davranışları sert, bozucu ve yaşına göre uygunsuzdur. Sosyal kurallara uyamadıkları, sıra beklemekte, söz almakta zorlandıkları için ve de toplumdaki yazılı olmayan kuralları anlayamadıkları için arkadaş ilişkilerini sürdürmekte zorlanırlar. Tekrarlayan akademik başarısızlıklar, sosyal dışlanma ve öğretmenler ve ailelerden gelen eleştiriler zaman içinde çocuğun kendine olan güvenini son derece kötü bir şekilde zedeler. Bu çocuklar uzun yıllar süren başarısızlık ve itilmeler sonucu kendine güvensiz, endişeli ve depresif bir ruh hali içinde kafalarında pek çok şüphelerle orta okul kısmına başlarlar. Orta Okulda Hiperaktivite ve Dikkat Problemi Maalesef bu problem çocuk ergenliğe girince de devam etmektedir. Bazen semptomlar şekil değiştirebilmekle beraber dikkat süresi, dürtü kontrolü ve organizasyonel becerilerde yaşanan problemler çok zor değişmektedir. Dersler gittikçe daha anlamsız ve zor olarak gelmektedir. Düzene duyulan önem gittikçe daha da azalmaktadır. Orta okulda daha çok öğretmenin çocuğun hayatına girmesi ile uyum sağlamak gereken çok daha fazla durum ortaya çıkmıştır, ve çok daha fazla sorumluluk taşımak gerekmektedir. Ders programı her gün değişmekte ve bir takım ekstra faaliyetler araya girebilmektedir. Belli bir süre sonraya tamamlanması gereken ödevler ya da projeler kısa çalışmalarla desteklenmesi gerekmektedir. Daha fazla okuma, hafıza ve anlama becerisi gerekmektedir. Bu tür işleri yerine getirebilmek yoğunlaşabilmeği, sürekliliği ve güçlü bir motivasyonu gerektirmektedir. Zaten bu becerileri ile ilgili problem yaşayan hiperaktif ergen için bir de sıklıkla değişen ruh halleri üstüne eklenince okul hayatı daha da zor olmaktadır. O güne kadar teşhis konmamış çocuklar bu yaştan sonra bir problemleri olduğunu duyduklarında bazen bu fikre alışmakta zorlansalar da büyük bir kısmı büyük bir rahatlama hissetmektedirler. Böylece yıllardır kendilerinde hissettikleri farkların bir adı olduğunu ve aslında aptal falan olmadıklarını miyopluk, çocuk felci vs gibi bir probleme sahip olduklarını anlamaktadırlar. Orta okulun dikkat problemi olan çocuk için ne ifade ettiğini anlamak için kendinizi 6 –7 değişik işte aynı anda çalıştığınızı ve her bir patronunuzun diğer patronların ne kadar çok iş verdiğini bilmeden yeni işler yığdığını düşünün. Bu işi yetiştirebilmek için eve de iş götürmek zorunda olduğunuzu ve ertesi sabah erkenden yine işe yetişmek zorunda olduğunuzu farz edin. Bu işi yapmak için sürekli oturmak zorunda olduğunuzu sadece çok kısa aralar verebileceğinizi ve aynı tempoyu her gün tekrar edeceğinizi düşünün. Tüm işlerin tek bir yerde yapılmadığını hepsi için zaman zaman değişik yerlere gitmek gerektiğini ve o işle ilgili malzemelerin oralara unutmadan taşınması gerektiğini ayrıca bu iş yerlerinin zaman zaman dikkati kolayca dağıtacak kadar gürültülü hareketli olduğunu hayal edin. Ayrıca bu işleri yaparken hiçbir seçme şansınız da olmadığını ve önünüze ne konursa onu yapmak zorunda olduğunuzu ve genellikle de kısıtlı ilgi alanlarınızla hiç alakasız işler sunulduğunu düşünün. Üstelik tüm bunların sonunda da hiçbir kazancınız olmadığını düşünün. Böyle bir işte çalışmanın size ne ifade ettiğini düşünüyorsunuz. Çok kötü bir tablo değil mi ? Ama her zaman bu kadar kötü olmak zorunda değil. Çocuk için bir takım düzenlemeler yapılırsa çocuğun algılamasını değiştirmek mümkün olabilecektir. Ancak bunun için çevre dostu ürünler çıkarılıyorlar ya onun gibi Hiperaktivite Dostu’ öğretmenler bulmamız gerekmektedir. Çünkü bu iş için gerçekten bu çocukların problemlerine merak duyan, bunun yaramazlık veya terbiyesizlik değil bir problem olduğunu kabul eden, yardım etmek için yapacağı değişikliklerin sınıftaki kontrolünü kaybetmesine sebep olacağı hislerine kapılmayan, dersleri farklı duyuları kullanarak öğrenmelerini sağlayacak şekilde canlı ve yaratıcı anlatan ama aynı zamanda da iyi organize olabilen, esnek ve yeni yöntemleri öğrenmeğe açık, kendisini de çocuklar için ilginç ve eğlenceli yapabilen ve en önemlisi çocuğun problemini onun yüzüne vurmak için değil ona yardım etmek için aklında tutan öğretmenler gerekmektedir. En en en önemlisi de sabırlı öğretmenler bulmak gerekmektedir. Bunun da herkes için çok kolay olmadığını söyleyebiliriz. Hiperaktivite zararlısı öğretmeni tarif etmeğe gerek yok bunun tam tersini düşünün. Şimdi eğer bu özelliklerin en azından bir kısmına sahip değilse bir öğretmen bu tarz eğitimlerin onlarcasını da dinlese bu konuda çocuğa yardım etmesini sağlamak zor olmaktadır. Ama yardım etme merakını taşıyan öğretmenler için ki buraya yarım gününü harcayan tüm öğretmenlerin bu grupta olduğuna inanıyorum ben, şu üç alanda düzenlemeler yapmak gerektiğini söyleyebiliriz Fiziksel Çevrenin Düzenlenmesi Ders Yükünün Düzenlenmesi Sosyal Çevrenin Düzenlenmesi Fiziksel Çevrenin Düzenlenmesi Sırayla gidersek ilk müdahale edilecek konu, çevrenin çocuğun handikabına göre düzenlenmesi olacaktır. Çünkü bu çocuklar asıl dikkat etmeleri gereken konulara değil ama aklınıza hiç gelmeyecek lüzumsuz detaylara kolaylıkla takılabilmektedirler. Gürültü ve karışıklık çocuğu çok kolayca dağıtabilmektedir. Bu nedenle Dikkat Problemi olan çocuk mümkün olduğunca sınıfın hareketli noktalarından mesela pencere kenarı kitap rafları çöp kutusu vs gibi zaman zaman çocukların kullanabildikleri yerlerden uzak oturtulmalıdırlar. Örneğin en az bir taraflarının duvara dayalı olduğu ve etraflarından da iyi rol modelleri olabilecek çocukların olduğu bir köşe çocuğu en az rahatsız edecek köşe olacaktır. Gürültü ve uğultu ile dağılan çocuklar için kulaklıkla bir müzik dinlemesine ve bir yandan da problem çözmesine izin verilebilir. Burada amaç çocuğa keyifli anlar yaşatmak değildir. Sadece daha iyi konsantre olmasını sağlamaktır ve bu durum çocuğa da sınıfa da bu şekilde açıklanmalıdır. Ayrıca kulaklıkla dinlenen illaki de bir müzik olmayabilir sadece okyanus dalgalarının sesinin veya ormandaki seslerin kaydedildiği doğa kasetleri de dinletilebilir. Tabii burada bir süre neyin uygun olduğunu anlamak için çalışmak gerekecektir. Bu çocuklar kendilerini zaman ve mekan içinde düzenlemekte zorlanırlar. Küçüklüklerinden beri önce-sonra, mevsimler ve saat gibi kavramları öğrenmekle ilgili problemleri vardır. Zamanı anlamakta zorlanan bir çocuk için gün içindeki faaliyetlerin sırasını takip etmek, birinden diğerine geçişleri yapmak çok zor olabilmektedir. Bunun için yapabileceğiniz düzenlemeler şunlar olabilir. Çocuğun sırasına bir aylık program hazırlayın daha küçük çocuklar için haftalık olsun ve bu program mümkün olduğunca net ve açık hazırlansın. Mesela günler bir renkle, mat dersi başka bir renk, Türkçe dersi vs başka renkle yazılsın, her biri bir kutu içinde olsun ve öğretmenler kendi dersleri ile ilgili gelmesi gereken bir malzeme, ödev varsa veya sınavları bu kutuların içine yazsınlar ya da ilk başlarda sıkı bir kontrolle çocuğa yazdırsınlar. Bu takvimin bir benzerini de aile çocuğun odasında evde bulundursun. Programda yapılacak her türlü değişiklik bu çocuğun takvimine işlensin. Böylece çocuk görsel olarak hangi derse gireceğini hangisine girmeyeceğini, ne malzemeler hazırlaması gerektiğini bilsin. Ancak bu tür düzenlemelerin işe yaraması için en az üç hafta sıkı bir süpervizyon, sıkı bir aile okul işbirliği ve çocuğu motive edecek bir takım ödüller gerektirdiğini unutmamak gerekir. Bu çocuklar basit bir işi yaparken bile kolaylıkla dağılabildikleri için hatta verilen komutu yerine getirmek için dikkatlerini o işin bitimine kadar canlı tutamadıkları için derste verilen işleri genellikle bitirememektedirler. Çünkü genellikle sözel algıları daha zayıf geliştiği için sözel komutlar dikkatlerinden daha çabuk kaçabilmektedir. Bunun için Çocuklara derste çözmeleri gereken on tane soru verirken dikkat problemi olan çocuğa belki beş tanesini çözmesini isteyeceksiniz. Ve bunu daha da belirgin hale getirip soru kitabındaki 5 sorunun yanına kırmızı kalemle işaret koyacaksınız ve bu bitince ne olacağını bilmek ihtiyacını taşıyan çocuğa sonra ne yapacağını söyleyeceksiniz ya da daha ufaksa küçük bir resimle masasına işaretleyeceksiniz. Bu da mesela gidip öğretmenler odasından sınıf defterini getirmek olacak. Nu şekilde bir düzenleme yaparak ne elde etmiş oluyorsunuz? Çocuğun şu ihtiyaçlarına cevap veriyorsunuz. Ne kadar iş yapacağım? Ne iş yapacağım? Ne zaman bitmiş olacak? Bittikten sonra ne yapacağım? Aslında bu sorular hepimizin bir işe girmeden önce bilmek istediğim şeyler değil midir? Tamam Hiperaktif ve dikkat problemi olan çocuk bir işe girmemektedir ama çevredeki normal akıştan bu sonuçları çıkaramadığı için bu sonuçların ona bizim tarafımızdan verilmesi gerekmektedir. Yine bu çocuklar yaşıtlarının iş yükü ve temposu ile başa çıkabilmek için iki misli çaba harcamak zorundadırlar ve bu zorlanmalar da onların dikkatini daha çabuk dağıtmaya sebep olabilmektedir. Bu nedenle onları daha çok fiziksel çaba gerektiren işlere yönlendirmek faydalı önceki örnekte olduğu gibi çocuğu belli görevler için yollamak ama gerçekten de bir iş yaptırmak iyi bir dikkat egzersizi hem de çocuk için bir deşarj olacaktır. Ancak sınıftan çıkıp yapacağı işi bir yana bırakıp ta dersin sonunda geri gelmesini engellemek için yine somut hedefler koymak gerekebilir. Mesela çocuğun masasına bir kum saati bırakılabilir kum saati dolmadan geri dönmüş olması gerekmektedir. Ya da eline bir kronometre verilip o çalmaya başlamadan dönmesi istenebilir. Yani başlangıçta hiçbir şey sıkı hedefler konmadan ve kontrol edilmeden gerçekleştirememelidir. Daha çok teneffüse ihtiyaç duydukları için bu çocuklara teneffüse çıkmama ya da eksik kalan dersini teneffüste tamamlama gibi cezalar vermemeye çalışın. Ders Yükünün Düzenlenmesi Yukarda da bahsettiğimiz gibi aşırı hareketlilik ve dikkat problemi olan çocukların aynı işi yapmak için diğer çocuklara kıyasla daha somut görsel ipuçlarına ve sıkı bir takibe ihtiyaç duymaktadırlar. Sınıf ve ev arasındaki ders trafiğinin de bu özel durumlar göz önüne alınarak düzenlenmesi gerekmektedir Örneğin ev ödevlerini yazmak için ayrı bir not defteri tutmak ve bu defterin uygulamanın ilk haftalarında her gün öğretmen ve anne tarafından imzalanarak kontrol edilmesini sağlamak mümkün olabilir. Çocuğun farklı derslerin kitap ve defterleri arasında boğulmasını önlemek için her dersin kitap ve defteri tek renk kağıtla kaplanabilir. Sırasının üstüne bir liste yapılıp sınıftan ayrılmadan önce kontrol etmesi gereken materyal, iş vs gibi şeyler yazılabilir. Bazen bu ev ve okul arasındaki trafik yükünü azaltmak için çocuğun iki set kitaba sahip olması bile önerilebilir. Böylece kitap unutmak ders yapmamak için bir mazeret olmaz. Zaten son derece dağınık çalıştıkları için dersin oldukça organize bir şekilde hazırlanmış olarak anlatılması gerek. Bu nedenle teknik aletlerden aldıkları hızlı geribildirim ve görsel uyaranlarla çalışmanın bu çocukların algısına uygunluğu da eğitimde göz ardı edilmemesi gerekir. Çocuğun kafası oldukça karışık olduğu için dersin belli bir çerçeve içinde anlatılması gerekmektedir. Yani bilgisayarın önce formatlanması gerektiği gibi çocuğun da dersin başında bu derste ne öğreneceğini, hedeflerin ne olduğunu bilmesini sağlamak olayı kavramasını kolaylaştıracaktır. Nasıl ki çocuktan istenen davranışlarla ilgili somut hedefler koymak gerekiyorsa dersin sonunda ne bilmesi gerektiği ile ilgili de baştan somut hedefler belirtilmelidir. Derslerde not tutmakta, hızlı ve okunaklı yazmakta zorlanan çocuklar için bilgisayar kullanmayı teşvik etmek, ödevleri bilgisayarda hazırlamasını istemek önerilebilir. Yine hızlı hesap yapmakta zorlanan ya da dikkat hataları yüzünden yanlış sonuç bulanlarda işleri kolaylaştırmak için hesap makinesi kullanmaya izin verilebilir. Ancak bu yöntem çocuk hesabın mantığını bildiği durumlarda kullanılmalıdır. Yine bu çocuklar için sınıfta kolaylıkla dikkatleri dağılıp düşük sınav başarısı sağladıkları düşünülerek ayrı sınav yapma sistemi uygulanılabilir. Ayrıca mümkün olduğunca sınav sorularının yazılı olarak verilmesine gayret edilmelidir. Sosyal Çevrenin Düzenlenmesi Aşırı hareketlilik ve dikkat problemi olan çocuk için davranışlarını kontrol etmek çok zordur ve dürtüsel davranışlar ön plandadır. Toleransları da düşük olduğu için bu çocuklar yaşıtları ile arkadaşlık ederken oldukça zorlanmaktadırlar. Yukarda saydığımız düzenlemeler veya her çocuk için uygun olabilecek daha farklı uygulamalar sisteme sokulduğu anada çocuğun davranış problemlerinde gözle görülür bir azalma olacağı beklenebilir. Ancak davranış problemleri ile başa çıkmak için başka önlemlere de başvurulmalıdır Bu nedenle her dönem okuldan bir öğretmenin, bu çocuk için koçluk yapması, ev ve okul arasındaki diyalogun sağlanmasında, okulda çocuk için uygulanmasına karar verilebilecek yöntemlerin takibinde çok faydalı olacaktır. Bu kişi çocuk ile her hafta başında o haftanın planını yaparak çocuğu haftaya hazırlayabilir ve hafta sonları da bir değerlendirme yapabilir. Hatta çocuğun davranışları ile ilgili olarak konulacak somut hedefler bir grafik olarak hazırlanıp hafta sonunda bu grafiğe yeni skorlar işlenebilir. Bu tarz somut değerlendirmelerle çocuğun kendi kendini değerlendirmesi oldukça motive edici bir yöntem olarak önerilebilir. Yine çocuğu mümkün olduğunca herkesin önünde övmeğe çalışıp eleştirileri de başkalarının şahit olmayacağı yerlerde yapmakta fayda vardır. Genelde taktir edilecek şeyler yapmaktansa eleştirilecek davranışlar gösteren çocuklar bizleri de hep negatifleri söylemeğe alıştırdıkları için olumlu şeyleri yakalamak için çaba sarf etmek gerekmektedir. Bunun için mesela o gün bu çocuğa 10 tane güzel şey söyleyeceğim diye karar verip cebinize mesela 10 tane çay fişi koyup her söylediğiniz olumlu şeyde bir fişi öbür cebinize geçirebilirsiniz. Ya da çocukla ayrı bir yerde bir anlaşma yapıp ders sırasında mesela evet’ sözünü kullandığınız her seferinde durup uygun davranışlar içinde olup olmadığını kontrol etmesini isteyebilirsiniz. Bu davranışların ne olacağını da önceden beraberce somutlaştırmış olmanız gerekmektedir. Cezadan çok ödüle daha iyi cevap verdikleri için bu çocukların davranışlarını düzenlemeğe çalışırken yine somut olarak belirlediğiniz davranışları hedef alıp mesela normalde 10 defa yapıyorsa bir derste bunu 5 ile sınırlaması durumunda kazanacağı puanları önceden konuşabilirsiniz ve daha sonra kaç puanın ne tür bir ayrıcalığa tekabül ettiğini belirleyip bunları kazanması için motive edebilirsiniz. Çocuğun diğer çocuklar tarafından dalga geçilmesini kendi tutumlarınızla kontrol edebilirsiniz. Çünkü diğer çocukların tutumları biraz da öğretmenin problemi nasıl ele aldığı ve nasıl sunduğu ile ilgilidir. Mesela diğer çocukların dikkat problemi olan çocuğu ödev gruplarına almamaları durumunda, sakince bunun bir sosyal kulüp olmadığını söyleyebilirsiniz. Ancak işi ileri götüren çocuklara da buna izin vermeyeceğinizi açıkça belirtmelisiniz. Bu çocukların kendilerine özgü becerilerini ve yeteneklerini ön plana çıkarmaya çalışın ve diğer çocukların da bunları taktir etmesini sağlayın. Tüm bu esneklikleri gösterebilmeniz ve değişiklikleri yapabilmeniz için öncelikle bu durumun gerçekten şımarıklık veya kötü terbiyeden kaynaklanmadığını nörolojik veya psikolojik bir bozukluktan kaynaklandığını kabul etmelisiniz. Share This Story, Choose Your Platform! İlişkili Yazılar Page load link O bir öğretmen! Eğitim ve öğretim konusunda ciddi kaygıları olduğunu belirterek bir mektup isteği mektubunu Başbakan'a önce Ak Parti iletişim merkezine ulaştırdığı mektupla ilgili bir yanıt alamadığını söylüyor. İşte öğretmenimizin Başbakan'a ulştırmak istediği o mektup 'Eğitim ve öğretim ile ilgili ciddi kaygılarım var' Asıl sorunumuz başka öğrenciye bir şeyler öğretebilmek için yaptırıma ihtiyacımız var. Öğretmenim işin içindeyim problemleri biliyorum. Çözüm yollarını biliyorum ama uygulanmaz bunu da biliyorum. Ülkemizin öğretmenlerindeyim. Her öğretmen gibi tutup ille de maaş ille de zam demeyeceğim. O konuya da değineceğim ama asıl sorun o değil. Eğitim 12 yıla çıkarılıyor. Orta öğretimde çalışan bir öğretmenim. Çalışmalar var biliyoruz. Ancak; problemleri sizlere aktarayım istedim. Öğrenciye ödev veririm yapmaz Ailesini çağırırım gelmez. Sınav yaparım zayıf alır. Dersten kalma derdi olmadığı için Çoğunlukla sınava çalışmaz. Dersimde konuşur. Beni ve ders dinleyen öğrencilerimi rahatsız eder. Bana küfreder, bıçak çeker Üstü kapalı tehdit eder. Ailesi bir gün olsun okula uğramaz. Maddi durumu zayıf öğrenci görürüm cebimde param yok yardım edemem. Eroin, kokain, alkol, sigara, küfür her türlü kötü alışkanlık var Saygısız öğrenciler saygılı ve iyi öğrencilerimin yanında bizleri küçük düşürür. Disiplin kuruluna veririz. Hiç atılmaz. 12 yıl zorunlu eğitim olunca şahsım adına başıma gelebilecekleri sıralayayım. Öğrenci okula gelmediğinde devamsızlık problemi olmayacak yani zorunlu eğitim olacak. Bu durumda dersime gelmeyen öğrenciye nasıl öğretebilirim. Veliler o kadar sorumsuz ki çocuklarının devamsızlığını önemsemiyorlar bile. Dersimde bir öğrenci sakız çiğnese uyarırım ama buna rağmen inatla devam eder. Disipline versem zaten atılmıyor en azından onu not ile korkutabiliyorum şimdi. Lisede okuyan öğrenciler ilk öğretimdeki öğrenciler gibi değil. Yaptırım olmadığı zaman ne kadar iyilikle bir şeyleri anlatırsak anlatalım öğrenci ciddiye almıyor bizleri. Ne zaman sertlik göstersem o zaman anlıyor ya da anlamak zorunda kalıyor. Bir öğrenci bana küfür ettiği zaman benim yapmam gereken ne? 12 yıl zorunlu eğitim olduğunda ilk öğretim gibi değil liseler gerçekten zor. Öğretmen olduğumu bu toplumda önemli bir parça olduğumu hissetmek istiyorum ama bugünlerde eğitim öğretim ile ilgili yapılanlarda bu pek mümkün görünmüyor. Severek yaptığım öğretmenlik mesleğinden günden güne soğuyorum. Bana bir yol gösterin ben yukarıda yazdıklarıma bakarak kime neyi nasıl öğreteceğim. Benim yaptırımım ne olacak. Böyle bir durumda eğitim olamaz. Öğrencilerin çocuk olduğunu düşünüp bir çok kusurunu zaten görmezlikten geliyoruz. Benim için en önemlisi yukarıdaki davranışların iki üç tanesi birleşince, kazanma ihtimalim olduğu öğrencimi bile kaybediyorum. Moral bozucu, can sıkıcı, insanı mesleğinden soğutur hale geliyor. Çalışma şevkim kalmıyor. Şu derse girmesem diye diye gidip gelmeye başlıyorum her gün. Ne olur bizleri mesleğimize soğutmayın. 12 yıl zorunlu hale gelince daha mı iyi öğrencilerimiz olacak yoksa daha mı kötü olacak durum bunu düşünmek lazım. Çocukları suçtan uzak tutmaksa amaç 14-15 yaşlarına kadar bazı ahlaki değerleri alan birey almıştır. O saatten sonra ahlak üzerine, terbiye üzerine hiç bir şey koyamayız. Ama en azından geleceğini kurtarabiliriz bazı öğrencilerin. 12 yıl zorunlu olmasıyla onları da kurtaramayacağız. Çünkü ahlaki açıdan zayıf olan öğrenciler kurtarabileceğimiz öğrencileri de yanına çekiyor. Başarısız bir öğrenci üst sınıfa geçtiğinde iyi olan öğrencilere ya da olabilecek öğrencilere istediğim ders konularını gösteremiyorum. Çünkü gösterdiğim zaman zayıf öğrenciler tamamen kopuyor dersten. Basit konuları gösterdiğimde ise iyi olan öğrenciler sıkılıyor ve onlara yeni bir bilgi veremiyorum. Orta öğretimde zorunlu hale gelince bunlar çoğalacak. Şimdi bir sınıfta 3-4 problemli öğrenci var. 12 yıl eğitim zorunlu hale gelince ne olacak? Öğretmenin toplum ve öğrenci önündeki saygınlığını liseleri zorunlu hale getirerek nasıl sağlanacak. Lütfen yardımcı olun. Eğitim öğretim 12 yıla çıkarmakla artmaz. Yaptırımlarla artar. Veliye bir yaptırım uygulanabilir. problemli çocukların %99'unun alilesinde problemlerler var. Veliyi Öğrencisi için çağırdığımızda ya da veli toplantısına çağırdığımızda gelmiyorsa yaptırım uygulanabilir. Uyardığımız halde çocuğu düzelmiyorsa yaptırım olabilir. Sınıfta kalmanın kalkması eğitime kurşun sıkar. Çok severek yaptığım mesleğimden bu ve aşağıdaki nedenlerle soğuyoruz. Çalışmayan öğretmenler yok mu var. Ne yaparsak yapalım çalışmazlar. Ancak işini severek yapanları küstürmek ülke geleceğine atılan neşterdir. Eğitim en önemli unsurdur. Öğretmen bıçaklandı. Öğretmen tartaklandı. Öğretmen dövüldü. Öğretmeni havaya kaldırıp kutlama yapan öğrenciler var. Sınıflarda elinde tesbih ile dolaşan öğrenciler var. Yılar önce yaşandı 12 dersten zayıf almış bir öğrenci sınıfını geçti. Disiplin olayları arttı. Bizleri hiç dinlemez oldu nasıl olsa geçiyorum diye. Diğerlerine zararı olmasa yine razıydım. Ama diğerlerine zararı oldu. Sonuç olarak kazanmak istediğim ahlaklı öğrenciyi bile kazanamadım. Ders çalışmasını sağlayamadım. Bu haberleri duymak istemiyorsanız yapmayın izin vermeyin. Lütfen izin vermeyin. Öğretmen işini yapmaya çalışıyor. Öğrenci ve/veya velinin işine gelmediği için tartaklanıyor öğretmen. Sonra mesleğine küsüyor yaptığı işten zevk almıyor. Bu durumda öğretmenden verim almakta imkansız oluyor. Bunu 2006 yıllarında bire bir yaşadım. Öğretmeni küçük düşürecek olaylara imza atmayın. Allah rızası için diyorum. Öğretmeni yüceltmeyen milletler çökmüş bugüne kadar. Öğretmeni yücelten öğretmene yaptırım veren ülkeler ise her zaman gelişme göstermiş. Japonya gibi gelişmiş bir ülkede zorunlu eğitim 15 yaşa kadar. Liselerde yine sınıfta kalma var. 12 yıl zorunlu eğitim yaptıran ülkeler var ancak onların kültürü, yaşam tarzı, insan kalitesi bizim gibi değil. En azından veli ilgilenir. Yabancı filmlerde lise öğrencilerini görürüz. Haberlerde okuruz. Öyle davranıştaki bir insana ben ne vereyim. Nasıl vereyim. Aklıma geldikçe psikolojim bozuluyor. Öğretmenin önündeki prosedürlerin acilen kaldırılması gerekiyor. Öğretmene okullardan fazlası ile görev veriliyor sonuçta yönetmelik istiyor. Zümreler, yıllık planlar, şube öğretmenler kurulu, kantin denetim formları, sınıf panoları, kulüp saati , rehberlik dersi raporları vs. yapmak zorundayız. Oysa öğretmen sadece dersiyle ilgilenmeli ki motivasyonu bozulmasın. Oysa bir öğretmenin başarısını gösteren tek şey başarıdır. Hazırladığı onlarca belge öğretmenin iş yaptığını göstermez. Göstermelik kağıt üzerinde değil. Merkezi sistemle lise de yıl sonu sınavları yapılmalı hangi okul kendi branşında Türkiye ortalamasının belli bir oranının altında örneğin; okul türü bazında %30'unun altında kaldıysa habersiz bir şekilde müfettiş gönderilip öğretmenlerin öğretim yolları araştırılmalı. Neden merkezi sistemle çünkü üzerine düşeni yapmayan öğretmenler var bu yetmiyormuş gibi sınavlarında soruların cevaplarını söyleyen öğretmenler bulunuyor, bu da yetmezmiş gibi derse girmeyen öğretmenler var 10 tane soru verip sadece bu on soruyu soran öğretmenler var. Ders anlatmayan öğretmenler var ve her zaman var olacaktır. Zaten öğretmenler üzerine düşeni yapsa sistemimiz bu halde olmazdı. 12 yıla çıkmasıyla işini yapmaya çalışan öğretmenlerde mesleğe küstürülecek. 147 alo ihbar hattı bana çamur atmak isteyen bir öğrenci tarafından aranır ve denetlenirsem bir öğretemen olarak moralimin, çalışma isteğimin ne olacağını düşündünüz mü hiç. Benim kaygım bu. Çalışan öğretmen bari küstürülmesin. Mesleğinden soğuyan öğretmenlerinde tekrar mesleğine ısındırılması için çalışma yapılması daha yerinde olacaktır. Eğitim sistemimizin şu haliyle kesinlikle çok iyi olduğuna sadece bazı eksikliklerin bulunduğuna inanıyorum. Bunun giderilmesi ve eğitim öğretimin artırılması için aşağıdakiler eklenmeli. Milli Eğitim yapboz tahtasına döndürülmemelidir. 12 yıl kesintisis eğitim küskün çalışanlar grubuyla kesinlikle başarılı olamaz. Hangi ülkenin sistemi gelirse gelsin fark etmez. Küskün öğretmenlerle olmaz. Öğretmenleri daha verimli kılmak amacıyla aşağıdaki maddelerin mutlaya yerine getirilmesi gerekmektedir. 1- Atamaların tek sefere indirilmesi gayet güzel bir uygulama umarım bu uygulama sadece temmuz ve eylül'ün 1. haftasını kapsar. Dönem içinde veya ortasında atamalar dönem içinde iki de bir ders öğretmeninin değişmesi. Sürekli ders programlarının değişmesi hem öğrenci açısından hem öğretmen açısından yılgınlık veren boyutlarda. 2- Ülkemizde eğitm öğretim 180 gün. Resmi kutlamalarla, öğrencilerin ve öğretmenlerin derslere hazır olmaması nedeniyle 160 güne iniyor bu eğitim öğretim dönemi. 19 Mayıs kutlamaları nedeniyle daha da aşağı iniyordu. Çünkü 3 hafta öncesinden çalışmalar başlıyor ders işlenemiyordu. 19 Mayıstan sonra hem öğrenci hem öğretmen derslerden soğumuş bir şekilde 1 hafta daha heba oluyordu. 19 Mayıs kutlamalarının kaldırılması bu açıdan gerçekten çok ama çok iyi oldu. Eğitim öğretim gelişmiş ülkelerde toplamda 200 gün olduğu görülüyor. Bizde de 200 gün olmalı. Ancak üniversite sistemi gibi I. dönem 2 hafta ve II. dönem 2 hafta olmak üzere sınav dönemleri olmalı. O haftalarda ders olmamalı. 3- Öğretmenlerin fazla tatil yaptıkları söylendi ekranlarda oysa en çok tatil yapan öğretmen 2,5 ay tatil yapıyor. Bunu da şahsım adına hak ediyor Çalışan öğretmen için, Ancak bu tatilin kısaltılması düşünülüyor. Oysa öğretmen diğer memurlar gibi değil. Akşam evine gider dersine hazırlanır, ertesi gün ne anlatacak onu planlar, yıllık planı evde yapar, zümreleri evde düzenler, kulüp raporlarını evde düzenler, bunun yanında onlarca madde sayabilirim. Avrupa'da yapılmış araştırmaya göre işin stresinden ve önemiden dolayı öğretmenin 40 dakika derse girmesi normal memurun 3 saat çalışmasına eşit olduğu tespit edilmiş ve öğretmenlerin ücretlendirilmesi tamamen buna dayandırılmaktadır. Öğretmenlik diğer meslekler gibi değil okulda başlayıp okulda bitmiyor. Evde çalışmalarımda var. Bu nedenle tatilin azaltılacak olması öğretmenleri küstüren, mesleğinden daha da soğumasına neden olan bir uygulama olacak. Lütfen engelleyin. 4- Okullardaki disiplin konusunda, bir öğrenci disipline verilir. Öğretmene hakaretten ve küfürden bu sadece bir örnek öğrenci dolayısıyla okuldan atılır. Ancak ya İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ya da İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından öğrenci affedilir. Okullara güveni olmayan bir milli eğitim sistemi ile karşı karşıyayız. Böyle bir durumda da öğretmenin öğrenci nazarından 1 gram değeri kalmıyor. Oysaki böyle bir durumda öğrenci için öğretmenler kapalı oylama yapmalı. Öğretmenlerin %80'i atılsın yönünde karar çıkarsa öğrencinin okulu değiştirilmeli. Diğer okulda da aynı davranışlara devam ederse ve yine atılırsa bu durumda kesinlikle örgün eğitim dışına çıkarılmalı. Bu sayede öğretmenin en azından bu şekilde yaptırmı olacaktır. Aynı olay ödevini 5 defa üst üste yapmayan öğrenci vs için yapılmalı ki öğrenci üzerinde yaptırımızın olduğu hissedilmeli. Öğrencinin velisi kendi çocuğu için bir tedbir alamıyorsa öğretmen ne yapabilir ki! Unutulmamalı ki lise öğrencisi ile ilköğretim öğrencisinin düşünce ve davranışları aynı değil. Denetmener disipline çok öğrenci vermeyin diyor. İlçe Milli Eğitim verin diyor. Hangisini yapalım? Disiplin kurallarına uymuyorsa öğrenciler ne yapmamız gerekiyor bu durumda. Bir öğrenci hata yaptı hadi bakalım disipline demiyoruz sonuçta. O öğrenciyi illaki büyük bir kusuru yoksa uyarıyor nasihat ediyoruz. Nasihattan anlamayınca disipline veriyoruz zaten. Birde vermeyin disipline deniliyor. 8 yıllık öğretmenlik hayatımda en fazla 10 kere disipline vermişimdir bir öğrenciyi o da, hiç bir zaman ders almadığı içindir. Öğretmenlerin %80'i çocuktan şikayetçi ise burada kişisel problem aramamak lazım. 1 öğretmen ya da 2 öğretmen kişisel problem yaşayabilir ancak bir okulda çalışan öğretmenlerin %80'i şikayetçi ise bu çocuğu kazanmanın yolu yok demektir. 2. Bir okulda da aklını başına almazsa zaten bu devlete yarardan çok zarar getirir. Kaldı ki herkes okuyacak diye bir kural yok. Bu özelliğe sahip öğrencilerin %99,9'unun velisinde sorun var. Çocukla ilgilenmiyor. Veli toplantılarına 4 yıl boyunca hiç gelmeyen veli var. Ancak biz anası babası gibi davranmaya çalışıp gururumuza dokunacak bir davranış yaptığında 1 tokat attığımızda veli hemen geliyor her ne hikmetse o zaman ana baba oldukları akıllarına geliyor. Ama ondan sonra yine gelip gitmiyor çocuğu ile ilgilenmiyor. Çocuğunun yaptığı devamsızlıığı, notlarını önemsemeyen veli var. Bu durumda ki bir çocuktan ne kadar başarı bekleyebiliriz ki! Bu nedenlerle öğretmenliğin saygınlığı tamamen bitmek üzere. İkinci sınıf vatandaş olarak görenler bile var. Sonuçta üniversite okumuş insanlarız. Kimsenin hayatını yok yere yakmak istemeyiz. Ya da ufak tefek sorunlardan dolayı kimsenin hayatını karartmayız, kimsede karartmaz. Zaten sorunsuz öğrenciler 1 kere olsun disiplin kuruluna gelmiyorlar. Dersimi hiç dinlemeyen bir öğrenci, bana huzursuzluk veren bir öğrenci sınıfını geçtiğinde öğretmen olarak kendimi nasıl hissederim hiç düşündünüz mü? 5- Öğrencilerin hafta sonu okula getirilmesi ve okullarda öğretmenlerin 0800-1700 arasında çalıştırılması hangi ülkelerde var merak ediyorum. Öğretmen zaten sistemden dolayı yılmış durumda ve daha önceden söylediğim gibi kimse bizim evde de çalıştığımızı hesaba katmıyor ve Avrupa'da yapılan araştırma hiç dikkate alınmıyor. 40 dakikalık çalışma 1 memurun çalıştığı 3 saate eşit. En önemliside memurlar harıl gürül çalışmıyor. Mutlaka günde 3-4 saat boş vakitleri kalıyor. Ama biz okuldayken hiç ama hiç boş vaktimiz olmuyor. Sürekli dersler 10 dakika tenefüs o da öğrencileri uyarmakla geçiyor. Okuldan kaçan öğrencileri okula haddinden fazla devamsızlık yapan öğrencileri 1700'a kadar ve Cumartesi pazar nasıl okula getireceğiz bu tam bir muammal. Okullar hayat olsun projesi tamamen kaldırılmalı. Tüm öğretmenler için moral bozucu bir durum. 6- Yıl sonunda yapılan sorumluluk sınavları kesinlikle kalkmalı ya da öğrenciye 1 haktan daha fazlası verilmemeli. Öğrenci velisi ile geliyor sorumluluk sınavına başvuruyor. Sonra bakıyoruz çocuk sınava girmemiş o gün okulda. Ailesi sınavın ne oldu diye sormuyor bile çocuğuna. Okula gelip notlarına bakmıyor bile. Böyle bir ailenin çocuğuna ben ne kazandırabilirim. Devlet o çocuğun geçmesi için dünya kadar harcama yapıyor ama çocuk sınava girmeye bile tenezzül etmiyor. Öğrenci ve veli işin ciddiyetinin kalmadığının farkında nasılsa geçirirler düşüncesinde. Oysaki işin ciddiyetini bilse elbet gelir. Ama ciddiyet yok. Biz sorumluluk sınavında bıraksak bile bir süre sonra illet geliyor. Öğrenciye geçsin diye 3+2=? gibi sorular soruluyor lisede. Öğrenci çarpım tablosunu bile bilmiyor. Bunun sebebi de ilköğretimde sınıfta kalmanın neredeyse imkansız olmasından öğretmenlerin de bıkkınlık geçirmesinden kaynaklanıyor. Oysa öğrenci dersten kaldıysa merkezi sistemle il merkezlerinde kaldığı dersten sınava girmeli. Bu sayede hem işin ciddiyetinde olur, hem de problem çıkaran öğretmenler elenmiş olur. Gerçekten öğrencinin dersi geçmeyi hak edip etmediği görülür. Oysaki şuanda sırf devlete yük olmasın diye öğrenciler geçiriliyor. Öğretmenler tarafından soruların cevabı söyleniyor. Geçsinde devlet harcama yapmasın diye. Çünkü tekrar kaldığında biliniyor ki yine sınav hakkı verilecek. Veli ve öğrenci işin ciddiyetinde değil. Devletin yanlış politikaları yüzünden veli ve öğrenci de bunu bildiğinden suistimale açık. Sorumluluk sınavları kesinlikle merkezi sistem ile Öğretmene sorumluluk sınavlarnıda I eğitim öğretim yılında 12 ayırtmanlık 12 gözcülük görevi sınırlandırılması var. Öğretmen olarak 15 tane ayırtmanlık yaptığımda 3'ünün ücretini alamıyorum. Fahri yapılıyor. Öğretmene çalıştığının karşılığı verilmediği için öğretmen mecburen geçsinde kurtulayım diyor. Neticede ortada Mesleki yüksek okullarına giden öğrenciler ve üniversite sınavında on binlerce sıfır çeken öğrenciler bulunuyor. 8- Öğretmen öğrenci rahatsızlandığında evine bırakır, öğrenciden sorun gördüğünde alır onunla konuşur, derdini dinler, gerekirse hastaneye kendi arabası ile götürür. Çocuğun gönlünü yapmak için okul kantininde çocuğa birşeyler ısmarlar. Durumu kötü bir öğrenci gördüğünde dayanamaz öğrenciye maddi yardımda bulunur. Öğretmen maaşı zaten az ve öğretmen buna rağmen yardım eder. Cebinden ödeyerek öğrencinin dershane ücretini karşılar. Okulun bir işi olduğunda gider kendi arabası ile okulun işini yapar. Emin olun öğretmenlerin %70-80'i bunu yapıyor ve yapıyoruz. Bir çok memurlukta bunların hangisi varda öğretmenden fazla maaş alıyor? Bunu çok merak ediyorum. Öğretmenin devletin gözündeki değeri nedir bilemiyorum. Öğretmenin daha faydalı olması için mutlaka ücretinin iyileştirilmesi gerekiyor. Hiç birşey için olmasa bile sırf yukarada yazdıklarımdan dolayı ücreti artırılmalı. Oysa şuanda bir öğretmen anca kendini geçindirecek gelir düzeyine inmiş durumda. 9- Hizmeti içi eğitimlerin eğitim öğretim yılı içinde olmayacağı söylendi. Umarım bu olur kesinlikle doğru bir politika. Öğretmen 1 hafta belki daha fazla hizmet içi eğitime gittiğinde çocuklar başı boş kalıyor. Eğitim ve öğretim aksıyor. Yaz tatilinde ya da 15 tatilde hizmet içi eğitim olduğunda hem öğretmene karşılığı fazlasıyla verilirse hem kendi isteği ile gitmiş olur hem de eğitim öğretim aksamaz. 10- Okulda prosedürlerle uğraşmaktan öğrencilere okulu sevdirecek proje geliştiremiyoruz. Okul gazetesi çıkartmak istediğimizde dahi prosedürler Edebiyat Öğretmenlerinin bu şevkinden vazgeçmesine neden oluyor. Öğrencileri bilinçlendirmek için Çanakkale gezisi düzenlemeye çalışsak bile prosedürler yüzünden vazgeçiyoruz. Zorlama ile yapınca da öğretmen asıl işine konsantre olamıyor. Öğretmenler düzenlemek zorunda oldukları belge ve evraklara boğulmuş durumda. Bir an önce bu evraklar kaldırılmalı ve öğretmenler sadece eğitim ve öğretime odaklandırılmalı. 11- Sosyal Kulüp saatleri tamamen gereksiz hale gelmiş durumda, Bunların etkin olabilmesi için; Tiyatro Kulübü, Tarih Kulübü, Futbol Kulübü, Satranç Kulübü, Basketbol Kulübü, Üniversite Hazırlık Kulübü, Bilim Kulübü gibi kulüpler olmalı. Öğrenci istediği kulübe gidebilmelidir. Bunların planları serbest bırakılmalı. Bu kulüpler için peş peşe gelmek üzere haftada 2 gün ve öğleden sonra son iki saat olmak üzere zaman verilmeli. En güzel günlerde Salı ve Perşembe günleridir. Futbol seçen öğrenci futbol saatinde futbol oynasın, satrançı seçen öğrenci satranç oynasın. Üniversite Kulübünde üniversiteye çalışsınlar. Zorunlu kulüplerden dolayı bu şekilde aktivite yapılabilecek kulüp dahi açamıyoruz. Bu kulüplerdeki çalışmalarda mutlaka karnelere not olarak yansımalıdır ki öğrenci en azından yapmaya çalışsın. Kulüplerdeki prosedürler kesinlikle tamamen kaldırılmalı öğretmen belge hazırlamakla uğraşmamalı. Bu kulüpleden de öğrenciye mutlaka not verilebilmeli ve ortalamasını etkileyebilmeli. Öğrenciler hafta içi bile okulda rahat durmuyorlar. Duyduğumuza göre hafta sonları bile okul açık olacakmış. Öğretmeni mesleğine küstürmekten başka hiçbir işe yaramaz. Bir öğretmen hem rehberlik sınıfı aldığında hemde kulüp aldığında aynı ücreti alıyor. İkisi içinde ayrı ayrı ücret almalı. Yaptığı iş karşılığında para kazandığını bilmeli ve ona göre işler yapabilmeli. 12- MEB yönetmeliklerinde çelişkili maddeler var. İstenilen noktaya çekilebiliyor. Mutlaka yeni yep yeni bir yönetmelik hazırlanması ve bu yönetmeliklerin tüm öğretmenlere aynı şekilde uygulanması gerekiyor. Öğretmenlerin sıkıntılarını giderebilmek için bu şart. Bunun yapılabilmesi için 5-10 yıldır çalışan öğretmenlerden oluşan bir kurulun İçinde okullarda görev yapan idarecilerde olmalı toplanıp aylarca sürecek bir çalışma yapması gerekmekte. Yönetmeliklerin sık sık değişmesi, eğitim öğretim programının sık sık değişmesi hem öğretmenleri hem idarecileri yoruyor. Bir sistemin faydası ya da zararı görülmeden hemen yenisi yapılıyor. Oturmuş yerli yerinde bir sistem gerekiyor. Bizim kültürümüz ile Avrupa’nın kültürü bir değil. Eğitim sisteminin de mutlaka millileştirilmesi gerekmekte. Hiç kimsenin kafası karışmadan rahatlıkla herkesin anlayabileceği düzeyde yönetmelikler gerekiyor. Staja giden öğrencileri kontrole gittiğimizde biz 8 saat ek ders alıyoruz. 16 saat alanlar var 5 saat alanlar var. Ben 17 öğrenciye gidiyorum. Başka şehirde öğretmen 5 öğrenciyi kontrole gidiyor o 16 saat alıyor ben ise 8 saat. Yönetmeliklerin açık olmadığı buradan bile belli oluyor. Mutlaka yönetmelikleri işin içinde olan öğretmen ve yöneticilerden oluşan bir ekibin çalışması ile baştan yazılması gerekiyor. 13- Rehberlik ders saatlerine ders öğretmenlerinin değil özellikle rehber öğretmenlerinin girmesi gerekiyor. Öğretmenlerin büyük bir çoğunluğu angarya bir iş olarak görüyor. Öğretmen sadece ve sadece daha önceden yazmış olduğum merkezi sistemle ile yapılacak sınavdaki başarısına odaklanmalı. "Öğretmenin önündeki prosedürlerin acilen kaldırılması gerekiyor. Öğretmene okullardan fazlası ile görev veriliyor sonuçta yönetmelik istiyor. Zümreler, yıllık planlar, şube öğretmenler kurulu, kantin denetim formları, sınıf panoları, kulüp saati , rehberlik dersi raporları vs. yapmak zorundayız. Öğretmen sadece dersiyle ilgilenmeli ki motivasyonu bozulmasın. Oysa bir öğretmenin başarısını gösteren tek şey başarıdır. Hazırladığı onlarca belge öğretmenin iş yaptığını göstermez. Göstermelik kağıt üzerinde değil. Merkezi sistemle lise de yıl sonu sınavları yapılmalı hangi okul kendi branşında Türkiye ortalamasının belli bir oranının altında örneğin; okul türü bazında %20'sinin altında kaldıysa habersiz bir şekilde müfettiş gönderilip öğretmenlerin öğretim yolları araştırılmalı. Neden merkezi sistemle çünkü üzerine düşeni yapmayan öğretmenler var bu yetmiyormuş gibi sınavlarında soruların cevaplarını söyleyen öğretmenler bulunuyor, bu da yetmezmiş gibi derse girmeyen öğretmenler var 10 tane soru verip sadece bu on soruyu soran öğretmenler var. Ders anlatmayan öğretmenler var ve her zaman var olacaktır. Zaten öğretmenler üzerine düşeni yapsa sistemimiz bu halde olmazdı. " Yıl sonu sınavın Türkiye’de kendi alanında en başarılı puan ortalaması alan okullarda çalışan öğretmenlere onları tatmin edici bir ücret verilmeli. Örneğin, Türkiye'de Türkçe dersinde okul türünde okulların %95'inin üstünde başarı elde etmişse 500 ek ders ücreti ile o derse giren öğretmen veya öğretmenler ödüllendirilmeli. %85-95 arasında ise 200 ek ders ücreti ile ödüllendirilmeli ve sayede performans artışı sağlanacaktır. Bu hem okul türünde ayrıma tabi tutulmalı hem de branşlar bazında olmalı. Başarısı çok düşük öğretmenlerin başarısız olmalarının hem nedenleri araştırılacak bu sayede hemde mesleğinde yetersiz olan öğretmenler ototamikman tespit edilecektir. 3 yıl üst üste aynı öğretmen başarısız olmuşsa bu durumda öğretmen eğitim öğretim işinden alınıp başka göreve verilmelidir. Başarılı öğretmenlerde yüksek ödül karşığılında meslek tatminine ulaşmalıdır. 14- 8 yıl sınıfta kalmadan öğrenciler liseye geliyor. Öyle öğrencilerimiz var ki çarpım tablosunu dahi bilmiyor. 5'i 2 ye bölme işlemini yapamayan öğrencilerimiz var. Okumada ve yazmada güçlük çeken öğrencilerimiz var. Bunu engellemek amacıyla; bir sınıfta zayıf görülen öğrenci sınıf öğretmeni ve diğer ders öğretmenleri ile birlikte sınıfın %10'unu aşmamak kaydıyla öğrenci listesini il ve/veya ilçe merkezlerinde açılacak olan özel okullara gönderilip 2 aylık eğitim ve öğretime tabi tutulmalı. Bu işi kesinlikle kendi öğretmenleri değil 2 aylık o işi yürütebilecek başka öğretmenlere görev verilmeli ve ek ders ücreti cazip olması açısından 2 kat verilmeli. Bu kesinlikle örgün eğitimde ders veren öğretmen olmamalı. Çünkü öğretmen yaz tatilini dinlenerek geçirebilmeli. 15- İlk öğretimde 40 kişilik sınıflar bulunuyor. Özellikle ilköğretim 5. sınıfa kadar sınıftaki öğrenci sayısı hiç bir şekilde 16'yı geçmemeli. Bu sayede öğretmen çocukla daha çok ilgilenme fırsatı bulabilir. Öğrenci 3 dersten daha çok derstten zayıf ise öğrencinin velisi eğitime tabi tutulmalı bu eğitimde veliye çocuğunun başarısı için şunları yapmalısın diye görev verilmeli. Aile buna mecbur bırakılmalı ve yaptırımı olmalı. Gerekiyorsa para ve/veya hapis cezası. Bir öğretmen olarak öğrencinin velisi hiç okula gelmiyorsa veya sorunlu bir aile ortamından geliyorsa okulda da bu problem devam ediyor. Çocuklarımızın başarısızlığının %90 sebebi aile oluyor çünkü. Bir öğretmen olarak bunu gözlemleyebiliyorum. Bu durum, bu şekilde engellenebilir. Ailenin çocuğu ile ilgilenmesi sağlanabilir. Japonya’da ilk öğretim sınıfında ki öğrenci sayısı 16'yı geçmemektedir. 16- İlk öğretimde disiplin açısından sorun olan çocuklar hem öğretmenin ders anlatışını hem de diğer çocukların öğrenme isteklerini yok ediyor. Onlar yüzünden diğer öğrencilerde sorunlu oluyor ve dersi öğrenemiyor. Kaynaştırma eğitimi yerine tüm masraflarını devletin karşılaması süretiyle il merkezlerindeki özel eğitim ve öğretim kurumlarına alınmalı bu öğrenciler. Yine bu sayede öğretmen, diğer öğrencilerle daha çok ilgilenebilecektir. 17- İlk öğretimde disiplin yönünden problem olmayıp öğrenme güçlüğü çeken öğrenciler için zorunlu olacak her gün dersten sonra 1 saat boyunca sınıf öğretmenleri ders vermeli. Yine bu ek ders sayılmalı ve sınıfın %30'unu aşmamalı. Öğrenci bu eğitime zorunlu olmalı ve öğrencinin gelmesi için mutlaka hem öğrenciye hem de veliye yaptırım olmalı. Öğretmen bu tür konularda ek ders sınırlamasına takılmamalıdır. 18- 14 yaşa kadar ilköğretim olmalı. Öğrenci 6. sınıfa kadar gelmişse 6. sınıf mezunu. 9. sınıfa kadar gelmişse 9. sınıf mezunu diye diplomasına yazılmalı. Ancak bunda da dikkat edilmesi gereken 14 yaşındaki öğrenci ile 10 yaşındaki öğrenci aynı sınıfta veya okulda bulunmalalı. Yaşça büyük olan öğrenciler ayrı bir sınıf veya okul bulunmalılar. Küçük çocukları ezmeye çalışmalalır için. 14 yaşa kadar öğrenci 9. sınıfa gelememiş ve bitermemişse bu öğrenciye açık ilköğretim lisesi hakkı tanınmalı ve sınavları merkez tarafından yapılmalı. Daha çok aile eğitimi ile ilgilenmeli. Öğrenci disiplin suçu işlemişse şayet her ne suç işlemişse işlesin 5. cezadan sonra okul öğretmenleri toplanıp öğretmenlerin %80'i öğrenciden şikayetçi ise çocuğun okulu değiştirilmeli ve çocuk toplu yaşamaya alışması için yurda yerleştirilmeli. 19- 14 yaşından sonra öğrenci lise eğitimine alınmalı. Okulun disiplinini bozacak davranışlar yapıyorsa ve hangi kusur olursa olsun 3 kere disiplin kuruluna gelmişse derslerine giren öğretmenler toplanmalı. Öğretmenlerin %80'i şikayetçi ise okuldan tasdiknamesi verilmeli. 2. bir okula gitmeli. O okulda da benzer sorunlar olrusa örgün eğitimden çıkarılmalı. Okumak istiyorsa da 20 yaşından sonra açık liseyi okulabilmeli. Direkt açık liseye geldiğinde ve ders aldığında öğrenci halen daha işin ciddiyetinde olmuyor Dersten kalma sistemi olmalı. Bir öğrencinin ortalaması 100 üzerinden 55 ise 2 zayıf ile bir üst sınıfa geçebilmeli. Ancak daha fazla zayıfı varsa ve ortalaması tutsun ya da tutmasın o derslerden kalmalı ve derse devam zorunluluğu olmak kaydıyla o dersi 3 yıl üst üste görmeli. Bu dersi 3 yıl üst üste veremiyorsa merkezi sistemden yapılacak sınava girmeli. O dersi verirse mezun olmalı yoksa mezun olmamalı. Bu sayede öğretmenin etkinliği artar. Yaptırım olur. 21- Lisede de öğrenci başarısız ve/veya disiplin sorunu var ise aile eğitimi uygulanmalı. Aile eğitimine katılım olmuyorsa yine para ya da hapis cezası yaptırımı uygulanmalı. 22- Lise de bir öğrenci bir dersten başarısız ise her sınıfın %30'u tespit edilip her gün dersten sonra o başarısız dersten telafi görmeli ve bu mecburi olmalı. Öğretmenler de haftalık ders saati sınırlaması olmaksınız bu durumda 2 kat daha fazla ek dersi verilmeli. 23- Öğrenci ödev yapmadığında öğretmen velisini çağırmalı ve onunla konuştuğu için tutanak düzenlemeli. 2. defa da ödev yapmıyorsa bu kez öğrenciyi disipline vermeli. Veli yine gelmemiş ise. Aile eğitimi veliye zorunlu koşulmalı. Ödev yapmadığı için bir öğrenci 3 defa bu şekilde disipline gelmişse daha önceden yazdığım gibi öğretmenler kurulu toplanmalı öğretmenlerin %80'i memnun değilse kapalı oylama ile belirlenip öğrencinin okulu değiştirilmeli. 24- Ortalaması kaç olursa olsun bir öğrencinin 5 ten fazla zayıfı varsa ve tüm yukarda yapılanlara rağmen öğrenci 5 ve daha fazla dersten kaldıysa kesinlikle sınıf tekrarına tabi tutulmalı ve bir üst sınıfa geçememeli. 2 yıldan daha fazla sınıfta kaldıysa yüzyüze eğitim olmadan açık lisede okumak zorunda olmalı. Örgün eğitimde kurallar daha sert olmalı. Açık lise içinde 20 yaş alt sınır olmalı. Hayattan ders alıp okumaya karar vermişse okumaya devam etmeli. Mesleki açık lisede yüzyüze eğitim veriyoruz. 20 yaşının üstündeki öğrencilerimiz sorunsuz hatta öyleki bir kaç tanesi örgün eğitimdekilerden bile iyi ama 17 yaşında örgün eğitimden çıkmış bir öğrenci mesleki açık liseye geldiğinde halen daha aynı hataları yapmaya devam ediyor. 25- Şuandaki disiplin kurallarında bir öğrenci 3 defa okul kantininde sigara içmiş olsa bile okuldan atılmıyor. Bu da diğer öğrencilerin gözünde okulu ve öğretmenleri küçük düşürüyor. Bu nedenle yukarı da da yazdım. Bir öğrenci hangi suç olursa olsun 3 defa disiplin kuruluna gelmişse Biz öyle hemen disipline vermiyoruz zaten 2-3 defa zaten uyarıyoruz öğrenciyi okuldaki öğretmenlerin %80'i atılmasını istiyorsa atılmalı ve ilçe milli eğitim veya başka bir yerden geri gelmemeli. Öğretmenlik yıllarında attığımız bir öğrencinin babası milli eğitimde görevliydi ve masum rolü oynamıştı milli eğitim müdürlüğünde geri geldi ve hiç bir öğretmenin yaptırımı kalmadı. Diğer öğrencilerde öğretmeni ve okulu kafaya takmamaya başladılar. Geri gelen öğrencide ukala ukala öğretmenlere davranmaya devam etti. Bu nedenle diyorum öğretmenlerin %80'i şikayetçi ise atılmalı ve başka okula gitmeli. 2. okulda tasdiknamesini verirse 3. bir okulda okuma şansı olmamalı ve 20 yaşından sonra okumak isterse açık lise okuyabilmeli. 26- Öğretmenlerin evrak işleri minimuma inirilmeli. Merkezi sınav sistemi olursa zaten öğretmen başarıya odaklanmak zorunda hisseder kendini. Oysa ki okullarda öğretmenlere kurullarda dünya kadar görev düşüyor. Öğretmen asıl işini yapamaz hale geliyor. 27- Tarihini bilmeyen bir millet varlığını sürdüremez. Bu nedenle tarih dersleri haftada 4 saate çıkarılmalı. Öğretmen 2 saatinde dersini anlatmalı. 1 saatinde milli eğitim bakanlığı tarafından hazırlanan 35 dakikalık 36 tane tarih filmi hazırlanmalı. Belgesel tarzında değil. Öğrencilerin ilgisini çekecek şekilde film tadında olmalı. Öğretmen 1 saatinde de bu filmin özetini öğrencilere yazdırmalı ve özetlere göre not öğrencilere not verilmeli. 28- Din Kültürü ve ahlak bilgisi dersi haftada 2 saat olmalı. 1 saati Din Kültürü, 1 saati Ahlak bilgisi olmalı. Din kültürü dersini almak istemeyen öğrenci 2 saat Ahlak bilgisi dersini almalı. 29- Milli Eğitim yönetmelikleri, öğretmenin yapacakları kesinlikle öğretmen ve idarecilerden oluşan okullarda bizzat çalışan bir komisyon yapmalı. 15 Öğretmen 15 İdareici 8’er tanesi büyük şehirden 7’şe tanesi küçük ilçelerden öğretmen ve idareci oluşturmalı. Yönetmeliklerdeki çelişkili maddeler, sıkıntılı maddeler bu kurul tarafından düzeltilmeli. Onlar işin içinde oldukları için sorunları daha iyi bilirler. Daha iyi çözüm üretirler. Eğitim ve öğretim ile ilgili kararları bu kurul almalı. Yukarıda biraz önce yazdıklarım aşağıda yazdıklarımdan çok çok daha önemli. Orta okul mezunu milli eğitim de okulda çalışan hademe TL maaş alıyor. Öğretmen maaşı TL + Ek ders ancak her öğretmen ek ders alamıyor. Lise mezunu bir güvenlik görevlisi 900 TL maaş + Fazla çalışma + yılda iki defa güvenlik elbisesi + Öğle yemeği ücreti + Çalıştığı kurumdan kar payı aldığı zaman bile öğretmen maaşına denk geliyor. Lise veya ön lisans mezunu bir hemşire, ebe, sağlık teknisyeni, bir makam şoförü, eğitim fakültesi mezunundan çok alıyor. Hemşirelerin döner sermaye ve maaş olarak ne kadar kazandığı bilinmiyor sanırım. Sadece maaşı bizim kadar ve en az maaşının yarısı kadar döner sermaye alıyorlar. Ben ki dirsek çürüttüm onlar gezerken, ben ki toplumun geleceğini hazırlamaya çalışıyorum. En çok koyanda bir çok işletmede santral görevlisi benim kadar maaş alıyor lise mezunu bile değil. Üstüne de üç ayda bir ikramiye alıyor. Yaptığı iş telefona bakmak. Benim öğretmen olarak ona göre yaptığım iş daha mı az! Daha mı önemsiz! Ben bu toplum için daha mı verimsizim ve değersizim. Değilsem bile şuandaki durum bunu gösteriyor. Ben ki öğretmenim kutsalım. Devletin bana verdiği değer bu mu? Buysa eğer sizlere göre vatandaşı olmaktan gurur duyduğum topluma ve devletime hakkımı helal etmemi beklemeyin. Öğretmen okulda öğrencilerin, velilerin kahrını çekiyor, öğretmeye çalışıyor. HZ. Ali demiyor mu? Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum diye. Hademe ne yapıyor sadece temizlik ve elinden geldiği kadar tamirat. İnsanla uğraşmak insanı insan yapacak değerleri vermek veya vermeye çalışmak işi hademenin yaptığı işle aynı değerde mi ki aralarında küçük bir fark var. Öğrenciyle bir problem olduğu zaman öğrenciyi alıyoruz bize ısınması için okul kantininde çay gibi bir şeyler ısmarlayıp öğrenciyle konuşup problemini anlamaya çalışıyoruz. Hiçbir hademe bunu yapar mı? Hiçbir hademe çocuğun ailesini kendi cebinden aramaz. Ama biz yapıyoruz. Hiçbir hademe çocukları havalar bozuk olduğunda evine kadar götürmez biz götürüyoruz. Çocuk rahatsız olduğunda okuldan alıp ailesine teslim ediyoruz. Bunu başka hangi meslek yapıyor. Bizim aldığımız ücret çok görülüyor. Öğretmen evinde çalışan yardımcı hizmetler sınıfında bulunan memur görevli, öğretmenden fazla maaş alıyor. Öğretmen olamayan polis oluyor, ve öğretmenden fazla maaş alıyor. Lise veya ön lisans memuru öğretmenden fazla maaş alıyor. Lise mezunu uzman çavuş öğretmenden fazla maaş alıyor. Lise mezunu astsubay öğretmenden fazla alıyor. Neden hep öğretmenlerin aldığı maaş göze batıyor. Her yıl asgari ücrete % oran olarak öğretmenden fazla zam geliyor. Enflasyon oranında ezilmeye başladık. 8 yıl önce maaşım çok iyi bana yeterken yetmez hale geldi. Sadece şunu söyleyebilirim. Bazı okullarda öğretmenler toplu taşıma araçlarını kullanırken öğrenci tutup son model arabayla geliyor. Öğretmen eğer kutsal ise bu öğretmene dokunmaz mı sanıyorsunuz. Eski sayılabilecek araba alırken bile kırk kere düşünüyorum. Sonra öğrenciye bakıyorum son model araba, dokunuyor bana bu. Son model arabada gözüm yok. Orta halli bir araba dahi alamıyor öğretmen. ÖĞRETMENLİĞİ KİM BU HALE GETİRDİ ? Bakanımız öğretmenler 3 ay tatil yapıyor dedi ya vurulmuşa döndüm. En baba öğretmen 2,5 ay tatil yapıyor. Öğretmenlerin büyük çoğunluğu öyle görüldüğü gibi tatilde yatmıyor. Yatan elbet var ama mesleğinde kendini geliştirmeye çalışıyor. En azından şahsım adına ben öyleyim. Daha iyi nasıl öğretirim diye proje geliştirmeye çalışıyorum kendimce tatillerde. Onlara kalsa OECD ülkelerinde en büyük maaş zammını alan öğretmenler ve öğretmenler fazla maaş alıyor. Bakalım gerçekten öyle miymiş… .................................. ............. 2002 .............................. 2012 1En düşük memur maaşı.........293milyon TL................... TL 2Hemşire lise mezunu.............340 milyon TL ................. TL 3 Öğretmen...................... .....562 milyon TL ................... TL 4Polis....................... .............591 milyon TL..................... TL 5Uzman doktor.......................810 milyon TL..................... TL 6Avukat...................... ...........780 milyon TL ...................... TL Öyle sağdan soldan kulaktan dolma bilgilerle değil. Bizzat kendim yaptım. TBMM araştırma komisyonu süper çalışma yapmış ve öğretmeni her ne hikmetse avrupada en yüksek maaş alanlar arasında kişi başına düşen milli gelire oranında göstermiş. ABD sitelerine girdiğimde durumun hiçte öyle olmadığını gördüm. ABD de kişi başına düşen milli gelir dolar, Bir öğretmenin kazandığı dolar. 1,31 kat. Bizim kişi başı mili gelirimiz dolar aylık 900 dolar yani oranında az…. Kişi başına düşen milli gelir. Türkiye şartlarıa kıyalanırsa bir öğetmen Referans aldığım oran bu. Ülkemde bu oranları baz aldığımda öğretmenlere 1,31 kat sayısı uygulanırsa dolara denk geliyor. Dolar kurunu 1,70 ten Şuanda 1$=1,75 TL hesapladığımda en düşük öğretmen maaşının TL olması gerekiyor. Oysa yaptıkları araştırma metninde hiçte öyle çıkmıyor. OECD'in yaptığı araştırma kesinlikle art niyet taşımakda ve meclis komisyonunun yaptığı araştırma gerçeği yansıtmamaktadır. Birde milletvekillerimizin maaşlarını araştırdım. Bunu da açıklayayım. Bir milletvekili AMERİKA 'da yılda dolar kazanıyor, ayda dolar TL maaş alıyor. Yani kişi başına düşen milli gelirle dolar ayda dolar oranlayınca kişi başına düşen milli gelirin 1,78 katını kazanıyorlar. Bizde ise; Türiye'de ise kişibaşına milli gelir *1,78= 4370 dolar kazanmalılar. Peki ne kadar kazanıyorlar 5600 dolar. Burada bir adaletin varlığından söz etmemiz çok mümkün görünmüyor. Ülke şartları diyoruz ama ülke şartlarını göre bir millet vekilinin alması gereken aylık ücret Dolar olarak karşımıza çıkıyor. Asgari ücretliye gelince . AMERİKA'da asgari ücret dolar. Kişi başı aylık gelir dolardık kat sayı olarak 0,3125 kat sayısı çıkıyor. Ülkemizde aylık oratalama kişi başına düşen milli gelir 900 dolar idi. 0,3125'e böldüğümüzde yaklaşık olarak 282 dolara denk geliyor. TL bazında ise 1,70 dolar kurundan 480 TL ye denk geliyor. ABD'de ise 482 TL'ye denk geliyor. Ancak ABD' deki sistemde kaçak işçi çalışma oranı düşük ve en önemlisi fazla mesailer tam verilir. Ancak benim ülkemde 8 saat çalıştırılması gereken asgari ücretli 12 saat çalıştırılıyor. Bu nedenle de sanki ABD ile oranlama yöntemiyle yapıldığında aynı maaşı alıyormuş gibi görünüyor. Oysa ki fazla mesailer ABD'de tam verildiği için bize göre asgari ücret daha iyi onlarda. Yukarıdaki bilgileri toparlayacak olursak; 2011 verileri ABDE İLE TÜRKİYEDE KİŞİ BAŞINA DÜŞEN MİLLİ GELİR AYNI OLSAYDI. ABD VE TÜRKİYE ARASINDAKİ FARKA BAKALIM. TL BAZINDA………..ABD…………..TÜRKİYE Öğretmen…………… TL……… TL Asgari ücret…………482 TL…………..512 TL Fazla mesailer Ülkemde verilmiyor ama Milletvekili…………. TL………… TL Yukarıdaki rakamlar KENDİ YAPTIĞIM ARAŞTIRMA yabancı sitelere girdim ve öyle verilenlerle yalan yanlış şeylerle uğraşmadım. Direkt kendim yaptım sağda solda bulunana güvenmedim. Hele hele ki TBMM komisyonunun yaptığının tamamen yanlış olduğunu gördüm. Benzer bir mesajı AKİM'e gönderdiğimde hiçte hoştun kalmadığım bir cevap kaldı. Bir çok ülkede 100-150-200 dolar ücretle öğretmenlerin çalıştığı söylendi. Doğrudur. Çalıştıran ülkeler vardır. Ama o ülkelerin ne halde olduklarını ve hangi ülkeler olduğunu sizde bizde çok iyi biliyoruz. Böyle bir cevabın verilmesi ve yapılanlar konusunda ardniyet var öngörüsünü oluşturdu bende. Kaldı ki onlarda kişi başına düşen milli gelir ile bizde kişi başına düşen milli geliri karşılaştırıp doğru sonucu bulmak daha iyi olacaktır. Yukarıda yazdıklarım belki bize söylediği gibi acıtasyon, belki bir dram sizlere göre ama şunu unutmayın bu ülkenin geleceği öğretmenden sorumludur. Öğretmeni rahat ettiren ülkelerin geleceği parlak oluyor. İnanın bana durumun böyle olması bana bir fert olarak koyuyor. Üzülüyorum ülkemin geleceğinin karanlık olmasından. Karartmayın ülkemin geleceğini. Ve unutmayın. Devletimizin OECD'ye gönderdiği öğretmenin aldığı en az maaşı gösteren tablonun internet linki gerçekten enterasan; Linke tıkladığımda ; bir öğretmenin yıllık yaklaşık olarak Dolar kazandığını bildirmişler. O kadar bilidirlerse OECD'nin öğretmen maaşlarını fazla görmesi normal. Bildilen rakama göre öğretmenler aylık TL kazanıyormuş. Ben çevremde TL kazanan öğretmen hiç görmedim. Sanırmı 5-6 yıl daha göremem. Oysaki bir öğretmen minimum TL maaş alıyor. Ek ders alan öğretmen var alamayan öğretmen var sonuçta. Gerçekten devletim hakkında hayal kırıklığına uğradım. Bir ülkenin temeli eğitim öğretimdir. Eğitime verilen önem bu kadar olunca verim beklemekte son derece yanlış. Sizin bu konuda duyarlılık göstereceğinize inanıyorum. Teşekkür ederim. HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR. Saygılarımla arz ederim. Download Free PDFDownload Free PDFDownload Free PDFErciyes Üniversitesi Sosyal …, 2005Mustafa ŞanalThis PaperA short summary of this paper37 Full PDFs related to this paperDownloadPDF Pack Ozlem Dogan 9 Eylül 2020 Öğretmenlerin yaptığı işin kutsallığını ve güzelliğini anlatmaya kelimeler yetmez, ders anlatırken şekilden şekle girmeleri boşuna değil. Öğretmenlik dünyanın en kutsal mesleklerinden biri. Kendilerine emanet edilen çocukları hayata hazırlayan, onlara rol model olan ve geleceklerini belirlemede onlara yol gösteren birer rehberler. Bütün bunları yaparken kendilerinden geçtikleri zamanlar da olmuyor değil. Hele ki kendilerinin yarı boyundaki sıralarda oturan öğrencilerin seviyesine inmek istediklerinde. Öğrenciler, kendilerine ders anlatan öğretmenlerinin bunu başarmak için nelere katlandıklarını görüntülemişler. Hemen hemen hepimizin mutlaka birkaç kere denk geldiği bu görüntülerle okul yıllarımıza küçük bir yolculuk yapıyoruz. 1. Boy çok uzun olunca katlanma seçenekleri değişiyor. 2. Katlanmak zorunuza gidiyorsa… 3. Bir başka sık kullanılan teknik ise “pergel” tekniği. 4. Alttaki ayak uyuşunca değiştirmek önemli. 5. Bu da stajyer öğretmen galiba hazırlık yapıyor. 6. Genç adam öğretmenini taklit ediyorsun ama bu konuda uzmanlaşman gerek. 7. En sık kullanılan “bacak, ayak üstünde” tekniğinin kusursuz bir uygulaması. 8. “Smooth Criminal” tekniği de sık kullanılan tekniklerden biri. 9. Pergel tekniğini verimli şekilde kullanan bir öğretmen. 10. Bu ise bambaşka bir şey, çok nadir görülür. 11. Ayakların nasıl içe dönük durduğuna dikkat, bu tekniğin kilit noktası bu. 12. Burada iki üç farklı tekniğin bir potada eritildiğine şahit oluyoruz. 13. Bu tekniği kullanabilmek için mutlaka spor ayakkabı ve rahat kıyafetler giymeniz lazım. 14. Kaymaz tabanlı bir ayakkabı ile bu teknik çocuk oyuncağı. 15. Ayağını çapraz tutmaması çabuk yorulmasına ve dengesinin kolay bozulmasına yol açacaktır. 16. İşte bu tam dengeli bir duruş, belli ki tecrübeli bir öğretmen kendisi. 17. “Kovboy” tekniği ile 1 dakikadan uzun süre böyle durmanız mümkün değil. 18. Sanırız dersin konusu gereği bu şekle girmiş, yoksa uzanarak ders anlatmak pek iyi değil. 19. Rahatına düşkün öğretmenin hali başka. 20. “Bank” pozisyonu ise sırt ağrısı çekenlere pek önerilmiyor. 21. Hiçbir şey yapamıyorsanız yere oturun gitsin… Bonus – Bazen de “Gecelerin Yargıcı” olmak isteyebilirsiniz. Sınıfta Ders Anlatırken Şekilden Şekle Giren, Sınırları Zorlayan 21 Öğretmen İlginizi çekebilecek diğer içerikler Fedakar Öğretmen Kapı Kapı Dolaşarak Öğrencilerine Ders Anlatıyorİhtiyaç Sahibi Lise Öğrencisinin Evi, Vefa’lı Öğretmenlerin’ Desteğiyle YenilendiKendi İsteğiyle Atandığı Köy Okulunda Finlandiya Eğitim Sistemini Uygulayan Hasan Öğretmen Facebook Yorumları Okuyucu Yorumları Yorum Yaz “Bir öğretmen sınıfta telefonunuzu alabilir mi?” bir öğrenciye sorabileceğiniz en sinir bozucu sorulardan biridir. Can sıkıcı görünüyor çünkü çoğu öğrenci sıkıcı derslerde telefonlarıyla oynamayı seviyor. Cep telefonları, öğrencinin dikkatini dağıtarak dersin önemli bir bölümünü kaçırmalarına neden olabileceğinden sınıfta sıkıntı yaratabilir. Daha da kötüsü, öğrenciyseniz ve telefonunuzun sesini kapatmayı unutursanız, ders sırasında çalabilir ve herkesin dikkatini dağıtabilir. Bu nedenle bazı öğretmenler dersi bölmediğiniz sürece telefonunuzu gözünü kırpmadan kullanmanıza izin verecektir. Eğitmeninizin katılık derecesine bağlı olarak, telefonunuz sınıfın dikkatini dağıtırsa, telefonunuza el koyabilir ve ders bitene kadar tutabilir. Bununla birlikte, çoğu zaman, öğretmenin kararı okulun davranış kurallarına dayanmaktadır. Ve çoğu okulda, öğretmenlerin öğrencilerin telefonlarını almasına ilişkin kuralları gevşetmiştir. Bu nedenle, bu makale öğretmenlerin telefonunuzu alıp alamayacağını tartışacak ve sınıfta bir öğrenci olarak kendinizi nasıl yönetebileceğiniz konusunda bazı ipuçları sağlayacaktır. Bir Öğretmenin telefonunuzu almaya yasal hakkı var mı?Öğretmeniniz neden sınavdan önce telefonunuzu alsın?Öğretmenler el konulan bir telefonla ne yapabilir?Bir öğretmenden sonra telefonunuzu nasıl kurtarırsınızSınıfta Nasıl Düzgün Davranılır1. Dikkat edin2. Konuşmak istiyorsanız elinizi kaldırın3. Yapmanız gereken zamanlarda çalışın4. Eğitmeninize danışın5. Not alın6. Derse hazırlanın7. Sınıf sohbetinin bir parçası olun“Öğretmenler Telefonunuzu Alabilir mi?” Konusunda Sıkça Sorulan SorularSonuç Bir Öğretmenin telefonunuzu almaya yasal hakkı var mı? Öğretmenlerin telefonunuzu almaya yasal hakkı var ama suça dönüşeceği için uzun süre elinde tutamazlar. Çoğu öğretmen, el konulan bir telefonu tutmasına izin verilen zaman dilimiyle ilgili ayrıntılar için öğrenci el kitabına başvurur. Ancak, bazıları kuralları çiğniyor ve birkaç gün daha var. Bazı durumlarda, daha katı okullara giden öğrencilerin telefonları bir döneme kadar ellerinden alınabilir. Bu size olursa, öğretmeninize yaklaşımınıza dikkat etmelisiniz. Öğretmeniniz neden sınavdan önce telefonunuzu alsın? Bir sınavdan önce, bazı öğretmenler öğrencilerin cep telefonlarını vermelerini isteyecektir. Bu anlaşılabilir çünkü bazı öğrenciler telefonlarını kopya çekmek için kullanabilirler. Ancak telefonlar testten sonra sahiplerine iade edilecek. Bu nedenle, öğretmeniniz sizden telefonunuzu teslim etmenizi istediğinde, bunun test sonuçlarının doğru olduğunu doğrulamak için önleyici bir prosedür olduğunu anlamalısınız. Daha fazla oku 5+ Endüstriyel Makinelerde En Çok Kazandıran İşler SSS, İpuçlarıÜniversite Öğrencileri için En İyi 5 Banka SSS, UygunlukOkul öğrencilere başkalarına yardım etmeyi nasıl öğretir? Öğretmenler el konulan bir telefonla ne yapabilir? Dersleri aksatmak için kullanan öğrencilerin telefonları öğretmenler tarafından ellerinden alınabilir. Ancak, gizliliklerini ihlal edeceğinden hiçbir öğretmen bunu kullanamaz. Öğretmeniniz telefonunuzun şifresini isterse, vermeyi reddedin çünkü telefonunuzu kullanıyorlarsa yasaları çiğniyorlar. Ayrıca, bir öğretmen telefonunuzu alırsa ve ardından gelen aramalara veya mesajlara cevap verirse, derhal müdüre haber vermelisiniz. Bir öğretmenden sonra telefonunuzu nasıl kurtarırsınız Bazı öğretmenler telefonunuzu geri almaya çalışırken sizinle işbirliği yapmak istemeyebilir. Her durumda, öğretmeninizle yüz yüze görüşmek en iyisidir. Üzgün ​​olduğunuzu ve bir daha sınıfta telefonunuzu kullanmayacağınızı açıkça belirtin. Mücadeleci görünmüyorsanız, telefonunuzu genellikle öğretmeninizden geri alabilirsiniz. Bununla birlikte, argümanınızın size merhamet kazandırmayacağını bilmeniz de önemlidir. Bir hata yaparsanız, her zaman kabul edin ve tekrar etmeyeceğinizi söyleyin. Öte yandan öğretmeniniz özür diledikten sonra telefonunuzu geri vermezse müdüre gidebilirsiniz. Kendinizi savunmaya çalışmayın; bunun yerine, çok net bir şekilde öğretmenin okulun kurallarını çiğnediğini söyleyin. Ayrıca reşit olmadığınızda öğretmeninizi anne-babanızla görerek telefonu geri vermesi için ikna edebilirsiniz. Ne de olsa telefon onlarındır, çünkü öğrenciler mal varlığına sahip olmak için yasal kapasiteye sahip değildir. Ancak anne babanızı yanınıza almanın öğretmeninizle olan ilişkinizi zedeleyebileceğini anlamalısınız. Daha fazla oku Transfer Öğrencisi Olarak Nasıl Arkadaş Edinilir Sebepler, SSS, Adımlar Sınıfta Nasıl Düzgün Davranılır Derse bir telefon alıp derslerde kullanmak, sizi sürekli olarak sıcak suya sokabilecek şeylerden biridir. Ancak, iyi haber şu ki, pes etmenize gerek yok. akademik hedefler Sırf hareketsiz oturmakta veya sınıfta dikkatinizi vermekte zorlandığınız için. Gittiğiniz okula rağmen, aşağıdakileri yaparak harika bir öğrenme deneyimi yaşayabilirsiniz 1. Dikkat edin Derse tam olarak katılmalı ve diğer öğrencileri çalışmalarını yapmaya ve etkili bir şekilde öğrenmeye teşvik etmelisiniz. Zeki bir çocuk sınıfa hazırlıklı gelir, proaktiftir, rahattır ve sohbet etmeye ve yardım teklif etmeye isteklidir. Okulun ilk birkaç gününde, bir müfredatta veya resmi bir sözleşmede taleplerin yazılı veya sözlü olarak ortaya konması yaygındır. Genel bir kural olarak, öğretmeninize bağlı kalın ve tavsiyelerine uyun. Ayrıca çeneni kapalı tut, zamanında okulda ol ve başını belaya sokacak arkadaşlarınla ​​oturmaktan kaçın. 2. Konuşmak istiyorsanız elinizi kaldırın Bir soru sormak veya bir şey iletmek istediğinizde iş arkadaşlarınıza sadece bağırmayın. Her şey açıklığa kavuştuğunda, elinizi kaldırın ve konuşmaya başlayın. 3. Yapmanız gereken zamanlarda çalışın Okuldayken, çalışkan olmalısın. Size fırsat verildiyse, okul çalışmalarınızı rahatlama zamanı olarak kullanmak yerine okulda yapın. 4. Eğitmeninize danışın Öğretmenlerin, ne yapmaları gerektiğine dair açık talimatlar vermek veya onları harekete geçirebilecek durumlardan kaçınmak gibi, öğrencilerin sınıfta daha iyi davranmalarına yardımcı olabilecek birkaç yolu vardır. Bu yüzden okulda zorlanıyorsanız öğretmeninizle görüşmekten korkmayın. 5. Not alın Tartışılan konuların izini kaybetmemek için sınıfta not almak önemlidir. Konsantre olmakta güçlük çekiyorsanız, ders sırasında en alakalı noktaları yazın. Testi bilmeniz gerekmese bile, her şeyi not almayı ihmal etmeyin. Gerekirse, kendinizi yolunda tutmak için onlara geri başvurabilirsiniz. 6. Derse hazırlanın Gerekli malzemelerle hazırlanmazsanız ve planlanan zamanda size verilen koltuğa oturmazsanız, konsantre olmanız imkansızdır. Kendinizinkini unuttuğunuz için bir kalem veya bir kağıt istemek zorunda kalmanız, sınıf itibarınızın başına gelebilecek en kötü şeydir. Ayrıca, söz konusu ders kitabı veya kitaplara sahip olmak normalde her sınıf için gereklidir. Bu nedenle, sınıf dışına gönderilmemek için kendinizinkini evde unutmayın. 7. Sınıf sohbetinin bir parçası olun Sınıf tartışmalarına katılmaya alışkın değilseniz, davranışınızı değiştirmeyi düşünebilirsiniz. Bir soruya cevabınız varsa elinizi kaldırın ve sınıf tartışmalarına katılın. Her zaman sorunla ve diğer öğrencilerinizle etkileşim kurmanın bir yolunu bulmaya çalışın. “Öğretmenler Telefonunuzu Alabilir mi?” Konusunda Sıkça Sorulan Sorular Sınıfta telefona izin verilmeli mi?Sınıfta cep telefonlarına izin verilirse, öğrenciler daha fazla materyale erişebilecekleri için sınıf tartışmalarına daha fazla dahil olacaklardır. Bilgiyi saniyeler içinde bulabilmek gibi teknolojiyi kullanmanın çeşitli avantajları vardır. Telefonlar sınıfta dikkat dağıtıcı mı?Öğrencilerin sınıftaki cep telefonları ve diğer cihazlar tarafından dikkatlerinin dağıldığına dair çok az şüphe var, ancak yeni araştırmalar, sınıfta elektronik cihazların kullanılmasının öğrencilerin notlarını daha da kötüleştirebileceğini gösteriyor. Bazı öğrenciler için bu not geçme ve kalma arasındaki farkı temsil edebilir. Telefonlar sosyal becerileri nasıl etkiler?Cep telefonları sosyal etkileşimleri iki şekilde bozar Birincisi, sözünün kesilmesine aldırmayacağın şeyler hakkında konuştuğun için konuştuklarının kalitesini düşürür ve ikincisi, insanların birbirlerine karşı hissettikleri empatiyi düşürür çünkü senin konuşmanı bölerler. konuşma. Öğretmenler telefonunuzu alabilir mi?Öğretmenlerin telefonunuzu ellerinden almaları tamamen yasaldır, ancak siz onlara izin vermediğiniz sürece içeriğini karıştırmaya yetkileri yoktur. Bir öğretmenin izniniz olmadan cep telefonunuzdaki kişisel bilgilerinizi araması yasalara aykırı olduğu gibi, size bunu yaptırmaları da yasalara aykırıdır. Sonuç Telefonunuzu sınıfta kullanıyorsanız, öğretmenler telefonunuza el koyabilir. Uzun vadede, senden saklayamazlar. Çoğu zaman, bir seferde sadece birkaç gün tutabilirler. Ancak, bu okulun davranış kurallarına dayanmaktadır. Aksine sınıfta telefonunuz sizden alınırsa özür dilemeli ve kibarca öğretmenden telefonunuzu geri vermesini talep etmelisiniz. Samimi ve pişman görünürseniz, öğretmen size memnuniyetle geri verecektir. Telefonu geri almak için öğretmeninize hakaret etmeye çalışmayın; sizi sadece çok daha büyük bir problemin içine sokar. Her şeyden önce, telefonunuzu sınıfa getirmekten kaçınmanın çalınmasına karşı en iyi savunma olduğunu unutmayın. Harika olan; Umarım bu makale sorunuza cevap olmuştur. Editörün Tavsiyeleri Diploma Olmadan İyi Para Kazanan 10 Düşük Stresli İş Anlamı, SSSAnesteziyoloji için En İyi 10 Okul Adımlar, Faydalar, SSSNijerya'daki En İyi 8 Tıp Okulu Süre, Gereksinimler, SSSLetonya'daki En İyi Hukuk Okulları Süre, Hukuk Sistemi, SSSÇevrimiçi Kız Arkadaş Olmak İçin Nasıl Para Alınır Web Siteleri, İpuçları, SSS Bu makaleyi iyi bulursanız, lütfen bir arkadaşınızla paylaşın.

sınıftaki bir öğretmenin elinde olabilecek şeyler